İçeriğe geç

Mahbub olmak ne demek ?

Mahbub Olmak Ne Demek? Sevilmenin, Görülmenin ve Eşitliğin Toplumsal Hikâyesi

Toplum olarak “mahbub” kelimesini çoğu zaman romantik, hatta neredeyse mistik bir anlamda kullanırız: sevilen, gözde, kıymetli… Ama hiç düşündük mü, “mahbub olmak” ne zaman bir duygu hâlinden çıkıp bir ayrıcalık biçimine dönüştü?

Bu yazı, mahbub olmanın sadece bir aşk hâli değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletle örülü bir güç hikâyesi olduğunu hatırlatmak için kaleme alındı.

Çünkü sevilmek, bazen bir ayrıcalık, bazen bir mücadele, bazen de bir direniştir.

Mahbub Olmak: Sevilmenin Sosyal Kodları

“Mahbub” kelimesi Arapça kökenli; “sevilen, gönül verilen kişi” anlamına gelir. Ne var ki, toplumsal yapılar bu kavrama yıllar içinde katmanlar ekledi. Kadın mahbub olursa zarif, nazik, kırılgan; erkek mahbub olursa güçlü, karizmatik, koruyucu addedildi.

Bu fark, sadece dilin değil, sistemin de aynasıdır. Kadınlar çoğu zaman “sevilmeye layık” olmak için toplumsal beklentilerle şekillenirken; erkekler “sevilmeye değer” olduklarını kanıtlamak için başarı, statü ve güçle yarışa girerler.

Ama burada asıl soru şu: Sevilmek için neden biçim değiştirmek zorundayız?

Toplumsal Cinsiyetin Sevilme Biçimleri

Kadınların toplumsal rolleri tarih boyunca empati, duygusal zekâ ve ilişkisel bağlar üzerinden tanımlandı. Bu yüzden “mahbub” olmanın yolu, çoğu zaman “iyi dinlemek, iyi hissettirmek, duygusal destek sağlamak”tan geçti.

Erkeklerse çözüm odaklı ve analitik yetiştirildiler; dolayısıyla onların “mahbubluğu” başarıyla, üretkenlikle, güç göstergeleriyle ölçüldü.

Sonuçta ortaya iki farklı sevilme biçimi çıktı: biri yürekle, diğeri statüyle ödüllendirilen bir sistem.

Peki, bu adil mi?

Birinin duygusal emeğiyle diğerinin ekonomik gücü aynı ölçekte değerlendirilmemişken, “mahbub” olmanın anlamı ne kadar eşit kalabilir?

Sevilmenin Bedeli: Kadınların Duygusal Emeği

Kadınlar çoğu toplumda “mahbub” olmanın bedelini sessizlikle, özveriyle ve empatiyle öder.

“Her şeyi anlayan kadın”, “herkesi idare eden anne”, “her duyguyu hisseden sevgili”…

Bu beklentiler, sevilmeyi bir armağan değil, bir görev hâline getirir. Kadın, sevilmek için değil; sevgi üretmek, ilişkileri onarmak ve duygusal alanı taşıyabilmek için var olur.

İşte bu noktada “mahbub olmak”, bir onurlandırma değil, bazen bir yük hâline gelir.

Erkeklerin Mahbubluk Sınavı: Güç, Statü ve Onay

Erkeklerin “mahbub” olma serüveni ise başka bir denklemde ilerler.

Toplum, erkekleri duygusal görünürlüğe değil, başarıya yönlendirir. Onların mahbubluğu, genellikle “kazandıklarıyla” ölçülür — duygusal derinlikle değil.

Bu da erkekleri sevilmenin değil, takdir edilmenin peşine iter.

Erkek, kırılganlığını gösterdiğinde değil, direndiğinde sevilir. Bu kültür, onları hem duygusal yoksunluğa hem de empati eksikliğine mahkûm eder.

Peki ya biz, erkeklerin de duygusal mahbubluğa hakkı olduğunu ne zaman konuşacağız?

Mahbublukta Çeşitlilik: Kimin Sevilmeye Hakkı Var?

Mahbub olmanın toplumsal kodları sadece cinsiyetle sınırlı değil.

Ten rengi, cinsel yönelim, fiziksel görünüm, engellilik hâli, sosyoekonomik statü gibi değişkenler de kimin “sevilmeye layık” sayıldığını belirliyor.

Popüler kültürün, reklamlardan dizilere kadar uzanan “ideal mahbub” kurgusu, çeşitliliği değil, tek tipliği ödüllendiriyor.

Oysa sevilmek bir ayrıcalık değil, herkesin doğuştan hakkı olmalı.

Sosyal adalet, yalnızca eşit gelir ya da eğitimle değil, eşit sevgiyle de ilgilidir.

Empati, Çeşitlilik ve Sevilmenin Yeni Dili

Gerçek mahbubluk, görünmeyenleri görmektir.

Toplumsal cinsiyet rollerinden bağımsız olarak, herkesin kendi sevilme biçimini yaratabilmesine alan açmaktır.

Bir kadın başarıyla da sevilebilir, bir erkek duygusal derinliğiyle de.

Bir birey, kimliği, bedeni ya da sesi ne olursa olsun, sevilebilir olmayı hak eder.

Empati burada sadece bir duygusal refleks değil; adaletin kalbidir.

Sonuç: Mahbub Olmak, İnsan Olmaktır

“Mahbub olmak” aslında insan olmanın en saf hâlidir: sevilmek, değer görmek, anlaşılmak.

Ama bu hâlin eşit dağılıp dağılmadığına bakmak, toplumsal vicdanın turnusol testidir.

Kadınların duygusal yükünü görünür kılmadan, erkeklerin kırılganlığını meşrulaştırmadan, çeşitliliği kucaklamadan kimse gerçekten mahbub olamaz.

Şimdi size soruyorum:

Toplum olarak kimleri kolayca seviyoruz, kimlerin sevilmesine ise hâlâ şart koyuyoruz?

Belki de gerçek adalet, bu soruya verdiğimiz dürüst cevapta gizlidir.

Yorumlara gelin, birlikte konuşalım; çünkü sevilmenin en politik hâli, konuşmaktan geçer. 💬❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort bonus veren siteler
Sitemap
cialismp3 indirilbet mobil girişprop money